Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Lideri Devlet Bahçeli, “Bütün dayatmalara ve baskılara direnerek Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin gururlu yargıçlarını de yürekten kutluyor ve aldıkları kararı destekliyoruz” dedi.
MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, partisinin Siyaset ve Liderlik Okulu 19. Devir Sertifika Töreni’nde açıklamalarda bulundu. Birtakım mevzularının tekrar gündeme taşımanın ahmakça ve alçakça bir tezgah olduğunu belirten Bahçeli, “Milli ve manevi kıymetlerimizin istismar edilmesini tahrik ve provoke edenler ne bu vatana ne bu millete ne de yüzyıllık Cumhuriyet müktesebatına sevgi ve hürmet duymayan laçka tipler, layüsel asalaklardır. Türk milletinin var oluşuna, bu ebedi ve ezeli oluşun dayandığı aşkın fikre hürmet beslemeyenlerin tekerimize çomak sokmak, kervanımızı yağmalamak için daima pusu attıklarını biliyor, görüyor ve takip ediyoruz. Bunlar, cehaletin ve cibilliyetsiz mizacın pençesinde kıvranan şuursuzlardır” diye konuştu.
“Kelime-i Tevhid sancağını taşıyan saf bir insanımıza hilafet bayrağı açtığı argümanıyla saldıran meczubun hareketi zamanlama itibariyle tesadüf değildir”
Geçtiğimiz günlerde Anıtkabir’de yaşanan slogan olayına ait konuşan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Kahrolsun Cumhuriyet, şeriat gelecek’ diyerek avaz avaz bağıran bir sapığın provokasyonuyla, yeniden yılın birinci günü Galata Köprüsünde düzenlenen ‘Şehitlerimize rahmet, Filistin’e dayanak, İsrail’e lanet’ yürüyüşünde, Kelime-i Tevhid sancağını taşıyan temiz bir insanımıza hilafet bayrağı açtığı teziyle saldıran meczubun aksiyonu zamanlama itibariyle tesadüf değildir. Adeta 6 Nisan 1909 akşamı Galata Köprüsünde vurulan Hasan Fehmi’nin yahut 9 Haziran 1910’da Eminönü’nde kurşunlanan Ahmet Samim hadiselerinin tekrarı yaşatılmak istenmiştir. Be hey cahiller güruhu, beyefendi hey kendini bilmezler kümesi, be hey siyasi işportacılar kafilesi hilafet bayrağı diye bir şey var mıdır? Bu türlü bir bayrağa tarihin hangi periyodunda şahit olunmuştur? Şayet rahatsızlık, şayet hazımsızlık Kelime-i Tevhid’de ise tarafımızı ve kararımızı açık açık seslendiriyor ve tarihe not düşüyorum; ‘Lailaheillallah! Muhammeden Resulüllah!’ Her Arapça yazıyı yahut görseli irtica diye sunanlar, dehşet tacirliğine soyunanlar, ulusal birlik ve dayanışma ruhumuza beşinci kol faaliyetiyle saldıranlar yabancı istihbarat örgütlerinin sızmalarıdır, yeminli Türkiye düşmanlarının süzmeleridir. Sanal dehşetler üretip toplumsal kutuplaşmayı sertleştirmeyi planlayanlar, dışarıdan denetim edilip tıpkı bir mayın üzere toplum ve siyaset bünyesine yerleştirilenler emin olunuz ki; güzel niyetli değillerdir, yerli değillerdir, ulusal değillerdir, ahlaklı değillerdir, insan yerine bile konulmayı hak etmeyenlerdir.”
“Hilafet tartışmasını kamçılayanların, çanak tutanların, istismar edip alarm zilleri çalanların hepsi birden hastalıklıdır”
Türkiye Cumhuriyeti’nin rejim sorunu olmadığını ve olmasının da düşünülemez olduğunu söyleyen Bahçeli, “29 Ekim 1923’ün kurucu fikrine, kuruluş ruhuna, türel iradesine, siyaset ve yönetim ideolojisine, tarihî karar ve unsurlarına sonuna kadar sahip çıkacağız, ant olsun onurumuz bileceğiz, her türlü amaçlı polemik ve sinsi gayenin de karşısında duracağız. Hilafet tartışmasını kamçılayanların, çanak tutanların, istismar edip alarm zilleri çalanların hepsi birden hastalıklıdır, açıkça ipotek altındadır. Toplumsal tansiyonu yükseltmek emeliyle el ovuşturan, bunun yanında tarlası sürülmüş, aklı rehin alınmış, öfke nöbetlerine kapılmış, neye ve kimlere hizmet ettikleri az çok besbelli olan, üstelik utanmadan, sıkılmadan, onursuzca partimizin sembolü Bozkurt’u haydutça kullananların Türkiye’yi darboğaza sokmak için nasıl bir örtülü faaliyet içinde oldukları çok net görülmektedir” sözlerini kullandı.
“Devlete ve millete karşı siyaset yapılamaz”
Devlete ve millete karşı siyaset yapılamayacağının altını çizen Bahçeli, “Yapılırsa bunun ismi siyaset değil hıyanetle anılacaktır. Türk milletinin hudut uçlarıyla oynamanın ismi milliyetçilik olamaz, olur diyen varsa hevesleri kursaklarında kalacaktır. Türk milliyetçiliği, vatan ve millet sevdalısı Türk milliyetçileri etnik ve mezhep kışkırtıcısı, yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı kılavuz haline getiren kanser hücrelerine sabır gösteremez, onlarla birebir hizada asla bulunamaz” dedi.
“TFF süreci yönetemediği üzere, Fenerbahçe ve Galatasaray Futbol kulüpleri de aklı başında, sağduyulu ve serinkanlı hareket edememiştir”
Geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan’ın Başşehri Riyad’da oynanması planlanan Fenerbahçe ve Galatasaray ortasındaki Harika Kupa Finalinin iptaline ilginde konuşan MHP başkanı Bahçeli, şunları söyledi:
“Ertelenen harika kupa finalinden sonra yaşanan sipariş heyecan dalgası, Türkiye’nin bölgesel münasebetlerini ve komşu ülkelerle kurmaya çalıştığı çok boyutlu diyalog köprülerini dinamitleme maksadına hizmetten diğer bir şeye yaramamıştır. Türk futbolunda olmayan yalnızca futboldur, bunun dışında ne aranırsa bulunacaktır. Türkiye Futbol Federasyonu süreci yönetemediği üzere, Fenerbahçe ve Galatasaray Futbol kulüpleri de aklı başında, sağduyulu ve serinkanlı hareket edememiştir. Hiç kimse Gazi Mustafa Kemal Atatürk üzerinden siyasi hesaplaşma sayfası açmanın peşinde koşmamalıdır. Aziz Atatürk’ün bir futbol karşılaşmasında tasa verici biçimde istismarı, karşılaşmanın günler öncesinde her ihtimalin hesaplanarak lazım gelen önlemlerin alınmasından imtina edilmesi yalnızca ihmal yahut öngörüsüzlük olarak bedellendirilemez. Şayet böyleyse Türk futbolu duvara toslamış demektir. Üstün kupa finalinin oynanması için Riyad’ın niye seçildiği kadar, muhatap ülkeyle hazırlanan protokole neden uyulmadığı başımızı bulandıran ve kuşkularımızı çoğaltan bir muammadır. Türkiye’nin siyasi, stratejik ve diplomatik gücünü tahkim ve destek yerine tahrip etmek hiç kimseye verilmiş imtiyazlı bir hak olamaz. En başta Türkiye Futbol Federasyonu Lideri olmak üzere, Riyad krizine dahil olan her kim varsa kuru bir özürle yahut bir şey olmamış üzere davranarak vaki sıkıntıdan muafiyet kazanamaz. Türk sporunu siyasi cepheleşmelerin içine çekerek nefret telaffuzunu yaymaya çalışmanın ne vatanseverlikle ne de milletseverlikle bağdaşır bir tarafı yoktur. Muhalefet partilerinin Türkiye’nin saygınlığını kundaklamanın yanı sıra kötülemek ve makus göstermek için çok nahoş yollara tevessül ettikleri saklanamaz bir gerçektir. Atatürk’le en küçük bağ ve ilişkisi kalmamış olanların, bu kapsamda çığırtkanlık yapması, bir kaşık suda fırtına koparmaları samimiyetsiz ve sahtekar bir siyasetin acıklı hal özetinden öteki bir şey değildir.”
“Sosyal medya kullanımını A’dan Z’ye yeni baştan, ahlaki ve ulusal temelde düzenlemeyiz”
Sosyal medyanın çok terörize edildiği, kabahat ve hatalıyı övme mecrasına döndüğünü belirten Bahçeli, “Bütün sıkıntı o beş paralık şeker suyuna sürülmüş yapışkan kağıdı toplumsal medyaya asmaktır. Sonrası gelmekte, karasinekler zaten üşüşmektedir. Klavyenin başına geçen Türk ve Türkiye zıtları ajitasyonla, duygusallıkları kaşıyarak, palavra haberler yayarak, prestij ve haysiyetlere en ağır hücumları yaparak ulusal varlığımıza ve insan huzuruna kastetmektedirler. Teröristler nasıl mağaralarda saklanıyorsa, birebir emel ve amaçta olanlar, bunlara yardım ve yataklık içinde bulunanlar, insan onuruna nefret saçanlar toplumsal medyanın çukurlarında yuvalanmışlardır. Toplumsal medya artık taşınması imkansız bir yüktür ve zehirlidir. ya toplumsal medya kullanımını A’dan Z’ye yeni baştan, ahlaki ve ulusal temelde düzenlemeyiz, ya da batının içimize konuşlandırdığı bu melanet ve mikrop yuvasını tamamıyla fonksiyonsuz hale getirmeliyiz. Geldiğimiz bu etapta toplumsal medya düşman yatağına dönüşmüş, ulusal ve manevi hayatımızı çürütmeye başlamıştır. Bu niyetimi çok sesliliğin bastırılması, özgürlüğün kısıtlanması, demokrasinin kısırlaştırılması biçiminde okuyup sav edecek sefillere de yüzümüz dönüktür. Şayet muhtaçlık olan vaki önlemi bugün alamazsak, toplumsal barış zedelenecek, kaos taban ve temsil bulacaktır. Dedikodu ve fitnenin demokrasiyle ilgisi yoktur. Bir oburunun hak, hukuk ve hürriyetini gözetmeyen çirkefliklerin ve müfteriliklerin insani miras ve kıymet hazinesiyle ilişiği yoktur. Toplumsal medya vasıtasıyla açıklanan doğrulara bir mühlet sonra prestijimiz bile kalmayacaktır” biçiminde konuştu.
“Diktatörlük olsaydı, müstevlilere yaranmak için memleketin ele geçirildiğini kimler ileri sürebilecekti?”
“Türkiye’de diktatörlük hakim olsaydı, her akşam televizyonlara çıkıp ileri geri konuşanlar, Can Atalay davasıyla ilgili devlet ve yargıya meydan okuyanlar, bölücüleri ve teröristleri pervasızca destekleyenler, adliye koridorlarında ‘kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet’ sloganı atan çapulcular, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek için vızır vızır ortalıkta gezenler, sorarım sizlere nasıl olacak, nasıl tutunacak, nasıl küstahça küfür ve hakaretlerini sıralayacaklardı?” diye konuşan MHP başkanı Devlet Bahçeli, şunları söyledi:
“Diktatörlük olsaydı, cezaevindeki bir terörist Türk devletine nasıl işgalci diyecek, vatanımızın bir kısmını hangi hakla kelamda Kürdistan olarak tanımlama hamaseti gösterecekti? Diktatörlük olsaydı, müstevlilere yaranmak için memleketin ele geçirildiğini kimler ileri sürebilecekti? Çok başlı koalisyonların Türkiye’yi hangi sıkıntı ve içinden çıkılamaz hallere soktuğu ne çabuk unutulmuştur? 21 gün süren koalisyonları geçersiz demokratlar nasıl izah edeceklerdir? Demokrasi diyorlar, devleti yıkmak için kudurmuş üzere çırpınıyorlar özgürlük diyorlar, Mehmetlerimizi şehit etmek için kamufle oluyorlar. İnsan hakları diyorlar, barış diyorlar, kundaktaki bebeklere kurşun atmak, vatanımızı ve milletimizi parçalamak emeliyle kanlı silahlarını emperyalist ülkelerin istihbarat örgütlerinden alıyorlar. Bölücülere, teröristlere hak ihlali kararlarını cömertçe veren Anayasa Mahkemesi, milletimizin gasp ve ihanet edilen haklarını ne yapacak, nasıl savunacak, hiç olmazsa adalet ve hukuk namusuna bir nebze olsa da sahip olduğunu ne vakit gösterecektir? Bütün dayatmalara ve baskılara direnerek Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin onurlu yargıçlarını de yürekten kutluyor ve aldıkları kararı destekliyoruz.”
“Görevimiz Türkiye’yi, soydaşlarımızı ve din kardeşlerimizi amasız, fakatsız savunmak, gerilerinde durmaktır”
Gazze’de soykırım cürmü işlendiğini belirten Bahçeli, “Irak ızdırap içinde, Yemen bıçak sırtında, Somali yangın yeridir. İran’ın Kirman kentinde yaşanan bombalı terör saldırısı 100’ü aşkın suçsuz insanın can vermesine, yüzlerce temizin da yaralanmasına neden olmuştur. Buradan dost ve kardeş ülke İran’a başsağlığı diliyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Terör devleti İsrail denetimden çıkmış, Beyrut’ta suikast düzenlemiştir. Bizim vazifemiz Türkiye’yi, soydaşlarımızı ve din kardeşlerimizi amasız, fakatsız savunmak, artlarında durmaktır. Tevarüs ettiğimiz medeniyetimizin icap ve iradesi budur” dedi.
Bahçeli, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni yüzyılda dünyaya adalet, barış, huzur, istikrar, hakkaniyet, insaniyet ve adil paylaşım alanlarında örnek olacağını belirterek, “31 Mart’ta da kesinlikle başarılı olacağız” dedi. – ANKARA
